Japonya’ya gitmeden önce Japonya’daki dinlerle ilgili çok araştırma yaptık ve bu nedenle gittiğimiz her tapınak bize tanıdık geldi.

Japon halkının büyük bir çoğunluğu hem Şintoizm hem de Budizm’e ait kurallara uymakta ve her iki dinin dini törenlerine katılmaktadır.
Şintoiz’mi dinden çok felsefe diyebiliriz. Son derece basit ama bir o kadar derindir. Kökeninde tanrı değil ruh var ve nesnelerin ruhu olduğuna inanılıyor ve temeli evrendeki canlı cansız her nesne ve olgunun ruhu tarzı ve kişiliği olabiliyor. Yaşamın canlılığı da bu ruhlardan kaynaklanıyor ve nesneye sonsuz saygı duyuluyor, varlığını kutsanıyor.

Şintoizm’de öne çıkan kavramlar aileye saygı, doğa sevgisi, kişisel temizlik, ruhlarla iyi ilişkiler kurma, onların gönüllerini hoş tutma.

Budizm gerçeğin ta kendisinin kabul edilmesi gerektiğini öğreten bir din’dir.Yaratılmış her şeye karşı saygı, hoşgörü ve tevazu.
En önemli tapınakları:  Kikakuji, Kyomizu-dera, Todai-ji ve Kamakura’dır.

Her tapınakta önce arınma çeşmesi, ana salon(büyük heykel gibi ibadetteki kutsal nesnelerin sergilendiği yer), konferans salonu (konferansların yapıldığı yer), pagoda, kapılar, çan gibi bölümlerden oluşuyor.

Bütün tapınaklar çok muhteşemdi. Gezimizde her yer de küçük öğrencilerin de tapınak ve müzeleri ziyaret ettiklerini gördük. Japon kültürü bir felsefe, zarafet, incelik ve tevazu içeriyor.