Metal müzik genellikle rahatsızlıktan, isyandan ve direnişten beslenir. Metal müziğin anaakım bir müzik olmaması ve büyük kitlelere ulaşamamasının başlıca sebebi, sadece bir müzik olmayışından kaynaklanır. Çoğu batılı metal müzisyenleri metal müziğe ideolojik olarak bağlı olduklarını söylerler. Metal müzik aynı zamanda bir hayat tarzıdır ve aşırı uç konuları ele aldığından toplumun çoğunluğuna hitap eden bir müzik hiç bir zaman olamamıştır.

Japonya’da ise tahmin ettiğimden çok daha büyük bir metal kitlesi olduğunu öğrendim. Halkının çoğunun kendini isyankar olarak görmediği ve oldukça düzenli bir hayat yaşayan bu ülkede, nasıl oluyor da metal müzik bu kadar büyüyebiliyor?
Cevabı bana çok da karmaşık gelmedi aslında. İncelediğim kaynaklar ve konuştuğum Japonlara baktığımda, metal müziğin bir stres atma ve sıradan hayattan kaçmak için mükemmel bir fırsat olduğu aşikardı. Sam Dunn’ın 2008 yılında çektiği Global Metal adlı belgeselde Japon metalcilerle yapılan konuşmalar da genel olarak metal müziği sadece bir stres atma ve eğlence yolu olarak gördükleri üzerinde duruyor. Japonya’da belki de bu sayede metal müzik gittikçe popülerleşiyor, ama batı’daki bildiğimiz aşırı uç ve asi ruhuyla değil, daha nazik ve Japon bir ruhla.

Japon bir metalci, bir metal konserinde adeta bir “şeytan” haline bürünse de, konser sırasında döküp dağıttığı konser alanını, konser bitiminde tek tek temizleyebiliyor. Onlar için metal müzik ideolojik bir amaçtan çok, bir stres atma ve eğlence yolu. Konser sırasında yaşanan tüm kaos, konser bitiminde son buluyor ve nazik hayatlarına geri dönüyorlar.